Kusursuz ve hatasız kul olmaz sözü, doğru bir sözdür.
Hepimiz biliyoruz ki, Rabbimize layık-ı vechile kulluk vazifemizi yapmadığımız gibi, bilerek veya bilmeyerek kusur ve hatalardan da uzak kalamıyoruz. Günah ve kusur işlemekten uzak, Allah’ın emri ve yasaklarını harfiyen yerine getirebilecek kabiliyette yaratılmış olan varlıklar, ancak meleklerdir.
Nefs-i emmare, şeytan ve şehvetlerin tesiriyle insanlar, zaman zaman yanılıp hata edebiliyor. Allah’ın yasak ettiği fiilleri işleyip, günah ve isyan içine düşebiliyorlar. Bu durumlarda kula yakışan, hatasını, kusurunu, isyanını bilip, yaradanından özür dilemesi, günahlarının bağışlanması için tevbe ederek O’na dönmesidir.
Sözlükte; dönmek kati pişmanlık anlamına gelen tevbe, dinimiz İslam’a göre ise; günah ve kusurlardan nedamet duyarak, içten, yürekten coşup gelen bir arzu ile, samimi bir şekilde kötülüklere, çirkin hareketlere, günah ve kusurlara bir daha dönülmemesidir. Rabbimizden af dileyerek, O’na yönelerek, masiyetlerden vaz geçilmelidir. Zira Peygamberimiz (s.a.s) “ Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlısı da tevbe edenlerdir.” buyuruyor.( Fethul Kebir)
Tevbe edenler hakkında Allah Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır. “ Ey iman edenler, gönülden tevbe ederek, Allah’a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun.”(Tahrim Suresi,8)
Günahlarımız, hata ve isyanlarımız, Rabbimizle aramıza çekilen perdelerdir. İnsan kusur ve günaha daldıkça bu perdeler kalınlaşır. Devamlı yanan bir gaz lambası, bakımsızlık yüzünden camını nasıl karartır, ışık vermez bir hale getirirse tevbeden uzak kalan bir günahkârın kalbi de zamanla günah lekeleriyle kirlenir. Bunlar ihmal edilmemeli, tevbe ile temizlenmelidir. Tevbe, pişmanlık ve nedamet bizi tekrar günahsız, kusursuz ve tertemiz bir kul haline getirir. Rabbimizin affına mazhar kılar. Çünkü O’nun sınırsız ve sonsuz rahmetinden hiçbir zaman ümit kesilmez. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır. “ De ki Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O bağışlayandır, merhametlidir.”(Zümer Suresi,5)
Emekli bir din adamı sıfatımla derim ki; Hatasız kul olmaz deyip de günaha batmayalım. İsyan ve hatalarımızda ısrar etmeyelim. Mümkün mertebe onlardan uzak durmaya çalışalım. Ölüm gelmezden, ecel kapımızı çalmadan önce, yararlı ve faydalı işler yaparak, Rabbimizin kendilerinden razı ve memnun olduğu kullar arasına girelim. Hesaba çekilmeden önce, kendimizi hesaba çekelim. İşlediğimiz günahların peşinden hemen tevbe edelim. Sevgili peygamberimiz bu hususta; “Sizler Rabbinize tevbe ediniz. Zira ben günde yüz kere tevbe ederim.” buyuruyor.(Fethul Kebir) Öyle ise, herkese her zaman gerektiğini bilelim. Tevbeyi geciktirmeyelim. Tevbede acele etmek faziletli. Hayatından umut kesilmedikçe, yapılan tevbenin makbul olacağını hatırda tutalım. Peygamberimiz (s.a.s.) “Allah, son nefese kadar yapılan tevbeleri kabl eder.” buyuruyor. (Mecmeuz-Zevaid 10/208)
Görülüyor ki İslam’da tevbe, isyandan, hata ve günahtan dönüp, Allah’a layık bir kul olmaktır. O’nun emir ve yasaklarına itaatle boyun eğmektir. İslam’da tevbe, insanı yaratılıştaki gerçek gayesine ulaştırır. Tevbe sayesinde kul, pişmanlığını Allah’a arz edecek, af, bağış ve yardımı, yalnız O’ndan bekleyecektir. Cehalet ve bilgisizlik sebebiyle, işlemiş olduğu günahlardan dolayı bir daha günah işlememe azmi ve kararı içersinde hatasını anlayıp, Rabbine dönecektir. Çünkü tevbeleri kabl edip, günahları bağışlayan yalnız O’dur. Bu husus Kuran-ı Kerim’de şöyle belirtilmektedir. “Kullarımdan tevbeyi kabul edip, günahlarını bağışlayan O’dur.”(Şura Suresi)
Yazımızı Peygamberimizin mübarek sözleriyle bitirelim. “Günahtan tevbe eden kişi hiç günah işlememiş gibidir.” (Fethul Kebir 2/39)
Tevbe ile yıkanmış, tertemiz, günahsız bir bedenle, Cenneti hak etmeyi Cenab-ı Allah cümlemize nasip eylesin.
Hoşça kalın