Bugünlerde Mahallerimizde (Köylerimizde) afet veya yağmur duası yapılmaktadır. Çünkü tarlaya ekilen mahsul su ister, yağmur ister. Eğer yeterince yağmazsa Rabbimize yönelir dua ederiz.
Yağmurun fazlası yani sel, dolu olması afettir. Yağmurun azlığı da kuraklıktır yine afettir. Bütün afatlardan koruması için yine rabbimizeiltica eder, dua ederiz. Bu niyetle köylerimizde ve şehir camilerimizde yapılan bütün dualarımızı Cenâb-ı Allah kabul eylesin.
Bu noktada, sadece mahsullerimize değil, hayatımız boyunca başımıza gelen afetler, musibetler, belalar niçin gelir, nasıl korunulur, bununla alakalı okuduğum “ Bela ve Musibetler” adlı kitaptan bölüm ve tavsiyeler sunacağım.
Hemen her insanın yaşamı boyunca sık sık karşısına çıktığını düşündüğü, korunmaya ve kurtulmaya çalıştığı bir olgudur bela ve musibet… Hatta bazı insanların başlarından hiç eksik olmadığına inandığı yaşam acısıdır afet, bela, musibet…
“Gerçekte nedir ve ne değildir; niçin gelir, belli bir sebebi var mıdır? Hikmetleri var mıdır? Varsa korunma çareleri nelerdir? Herkesin bela olarak algıladığı her olay gerçekten de bir bela mıdır? Ya o gözle görmediklerimiz?.. Bela ve musibet olarak kabul etmediklerimiz?.. Hatta tam aksi birer ödül olarak gördüklerimizin gerçekte bir bela ve musibet olma ihtimali var mıdır?” diye soruyor kitabın yazarı Said Alpsoy kardeşimiz.
Sonra da bütün bu sorulara etkileyici, sarsıcı bilgilerle ayet ve hadis-i şeriflerin ışığında açıklık getiriyor.
İnsanlar yaşadıkları olayları bela ve musibet ya da mükâfat olarak nitelendirmekte acelecidirler. Bu aceleleri ve de yanlış ölçüleri nedeniyle çoğu zaman da hata ederler. Gerçekte bela ve musibetin ne olup olmadığını, Allah(cc)’ın Kitabı ve Resulü’nün sözleri ışığında anlamaya çalışalım.
“Hoşunuza gitmeyen şey sizin için daha hayırlıdır. Belki de hoşunuza giden şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216)
“Mü’mine isabet edip de onun hoşlanmadığı her şey musibettir.” (Ramuz el Ehadis)
“İçinizden birisinin ayakkabısının bağı kopsa onun için Allah’a dua etsin. O da başa gelen musibetlerden birisidir.” (TenbihülGafilün)
“Allah, Mü’minleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakacak değildir. Temizi pisten ayıracaktır.” (Al-i İmran, 179)
“İçinde yaşadığımız dünya bir hizmet ve sınav yeri gibidir; ücret ve mükâfat değil. İbadet iki bölümdür. Birincisi herkesin bildiği hastalıklara sabretmektir, ikincisi ise bela ve musibetlere sabretmektir.” (Said-i Nursi)
Hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun biz onlardan öncekileri sınadık. Elbette Allah sınayıp doğruları bildirecek, yalancıları bildirecektir.”(Ankebut, 23)
“Kendilerinin her yıl bir iki defa sınandıklarını görmüyorlar mı?”(Tevbe, 126)
“İnsanlardan kimi Allah’a bir kenardan ibadet eder.
Eğer kendisine bir hayır gelirse sevinir, onunla huzura kavuşur ve eğer başına bir kötülük gelirse yüz üstü döner, dini kötüleyerek ondan vazgeçer.” (Hac, 11)
“Benim hükmüme razı olmayan ve Benim verdiğim musibete sabretmeyen kişi benden başka bir Rab arasın.” (MucemusSagir)
“Başa gelen her musibet Allah’ın izniyledir. Kim Allah’a inanırsa Allah onun kalbine doğru düşünceyi iletir.” (Tegabun,11)
“Kişinin faydasız şeylerle meşgul olması, Allah’ın ondan yüz çevirmiş olmasının alametidir.” (Ebu Ali Ruzbari)
“Kendisine baş ağrısı veya acı veren bir diken veya benzeri bir şey isabeteden bir mü’min yoktur ki bu sebeple kıyamette Allah onun derecesini artırmasın ve bunu günahlarına kefaret kılmasın.
İmtihan sırasında ve sonrasında kulun Yüce Allah’ın hükmüne razı olması, imtihanı kazandığını gösterir.” (Ramuz el Hadis)
“Yüce Allah bir kulunu severse o kulunun yalvarmasını işitmek için kendisini belaya uğratır.”(Tirmizi)
“Cenâb-ı Hakk bir kulunu severse dünyayı ona çirkin gösterir.” (Said-i Nursi)
Said Alpsoy’un Gelenek yayınlarından çıkan “Bela ve Musibet” isimli kitabını kısa zamanda elde edip okumanızı tavsiye ederim. Hayata bakış açınızın değişeceğini göreceksiniz.
Hoşça kalın…