BEHLÜL bir gün Harun Reşid’den bir vazife ister. Harun Reşid’de ona çarşı-Pazar ağalığını(denetimini) verir. Behlül hemen işe koyulur. İlk olarak bir fırına gider. Birkaç ekmek tartar. Hepsi normal ağırlığından noksan gelir. Fırıncıya dönüp: "Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğun ağız tadıyla yaşayıp gidiyor mu?” diye sorar.
Fırıncı ise bütün sorulara menfi cevap verir. Hayatta memnun olduğu bir şey yoktur. Behlül bir şey demeden ayrılır ve bir başka fırına gider. Orada da birkaç ekmek tartar ve görür ki bütün ekmekler normal gramajından fazla geliyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sorar ve bütün sorulara müsbet cevap alır. Yani fırın gayet huzurludur.
Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid’in huzuruna çıkıp başka bir vazife ister. Harun Reşid: “ Behlül daha yeni vazife verdik sana, ne çabuk bıktın?” deyince Behlül şu izahı yapar: “Efendim, çarşı-pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri de tartmış, vicdanları da. Buna göre herkes zaten hesabını ödeyip duruyor. Bana ihtiyaç kalmamış…”
Demek ki kazancın helali, kişinin maddi manevi huzur ve saadetin ilk şartıdır. Çünkü ağızdan geçen her lokma, eğer helal ise kişiye feyiz ve manevi zindelik verir. Fakat haram veya şüpheli bir lokma ise, gaflet ve hantallık verir; duyuşları kısırlaştırır; kalbe bir perde olur.
ŞOFÖR
Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken, uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunmuş:
-Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim, demiş. Ne olur izin verin bu konferansı da sizin yerinize ben vereyim. Bilim adamı bu teklifi kabul etmiş. Bilim adamı şoförün şapkasını giyip öne oturmuş. Konferansın verileceği salona varmışlar. Şoför kürsüye çıkmış, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapmış. Ve sormuş: -Sorusu olan var mı? Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri oldukça zor bir soru sormuş. Şoför hiç tereddüt etmeden:
-Çok kolay bir soru bu, şoförüm bile, bilir demiş. Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o cevaplasın.
Yaptığınız bu gibi en masum hileden bile, her zaman böyle kolay kurtulamaya bilirsiniz.
KAPLANLARIN TOPLANTISI
Bir gün lider kaplan bütün kaplanları bir araya çağırarak bir toplantı yapar. Toplantı sırasında genç kaplanlardan biri söz alarak,
-Son zamanlarda işlerin yolunda gitmediğini, her şeyin karıştığını, düzenin bozulduğunu ve artık baştakilerin düzeni sağlayamadığını söyler. Gruptan itiraz sesleri yükselince kızarak, buradaki kaplanların yarısı eşektir, der.
Yaşlı kaplanlar buna çok sinirlenir ve genç kaplandan kürsüye çıkıp sözünü geri almasını isterler. Genç kaplan tekrar kürsüye çıkar ve -Özür dilerim, buradaki kaplanların yarısı eşek değildir, der ve kürsüden iner.
Bulunduğumuz toplumda kötü giden bazı durumlara cesaretle karşı koymalıyız. Ancak bunu yaparken akıllıca davranmalı ve zor durumlara düştüğümüzde bu durumdan kurtulmanın yollarını bilmeliyiz. İnsanları yerlerinden hoplatacak sözleri söylemeden önce iyice düşünün.
KILIBIK
Öküz ile aslan akşamları sohbet ederler. Her akşam, aslan erkenden eve gitmek ister. Nihayet öküz der ki, -yahu ne kadar kılıbıksın, karıdan korkup erkenden eve gidiyorsun. Aslan, mağrur bir şekilde doğru der. Ama şunu bil ki: “BENİ EVDE BEKLEYEN NİHAYETİNDE BİR ASLAN, SENİN Kİ GİBİ İNEK DEĞİL” son söz güzeldi. Kılıbık erkeklere teselli olsun. HOŞÇA KALIN