5510 sayılı Kanunla birlikte emeklilik yaşı ve süresi uzayınca vatandaşlar ve sigortalılar geçmişteki sigortalılıktan sayılacak sürelerle ilgili davalar açmaya başladılar. Bugünkü yazımız bu konuda dava açılması halinde sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilir mi olacaktır.
BAĞ-KUR NEDEN KURULMUŞTU
Aslında bu soruya verilebilecek en iyi cevap bağımsız çalışıp ta hiçbir güvencesi olmayanlar tarafından verilebilir. Çünkü Emekli sandığı, memurlara, SSK işçilere sosyal güvenlik hakkı verir ve güvenceye kavuşturmuşken, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sosyal güvenceleri yoktu, işte bu nedenle 1.10.1972 yılında kurulan Bağ-Kur çok önemli bir kesime sosyal güvenlik hakkı vermiştir. Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar bu Kurum bünyesi altında sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmişlerdir.
BAĞ-KUR SİGORTALILIĞI ZORUNLUMUYDU
Evet Bağ-Kur sigortalılığı mülga 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu olduğu gibi bugün de 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesine göre zorunludur.
Ancak çeşitli tarihlerde sigortalılığa esas kayıtlarda değişiklikler yapılmıştır.
04-10.1972-20.04.1982 tarihleri arasında meslek kuruluş kayıtlarına göre, 20.04.1982-22.03.1985 tarihleri arasında sadece vergi mükellefiyetine göre(vergiden muaf olanlar ise meslek kuruluş kayıtlarına göre), 22.03.1985- 1.10.2000 tarihleri arasında ise meslek kuruluş kayıtları, esnaf ve sicil kaydı veya vergi mükellefiyet kayıtlarına göre,(üç kayıttan birisi bile geçerli) 04.10.2000 sonrası ise vergi mükellefiyet kayıtlarına göre, Sigortalı olmaktadır.
Kurum kişinin bu kayıtlarına göre resen tescil etme yetkisine haiz olduğundan, özellikle Mülga 1479 sayılı Kanunun 24,25,26 maddelerinde sigortalılığın zorunlu olduğu belirtilirken, Kurumca re’sen sigortalılık tescili yapılmaktaydı, yani vergi mükellefiyetine göre ilgili vergi dairelerinden temin edilen listelerden tescil işlemlerini yapmaktaydı..
Ancak Kurum, bu bilgilerden bazılarını alırken bazılarını da alamamış ise tescil de yapmamıştır. İşte sorun buradan kaynaklıdır. Kurum resen tescil görevini bu belge ve bilgilere göre yapması gerekirken, belge ve bilgi gelmediğinden resen tescil işlemi yapmadığı daha doğrusu yapamadığı için bu kişiler sonradan hak iddia etmişlerdir.
VERGİ SÜRELERİNİN BORÇLANILMASI NE ZAMAN OLMUŞTUR
Kurum vergi mükellefi olduğu halde sigortalı olarak tescili olmayanların hak kayıplarını bertaraf etmek amacıyla 2000, 2003 ve 2008 yıllarında düzenlediği geçici maddelerle bu süreleri borçlanarak ödemeleri halinde sigortalılık süreleri kazandırmış ve bu kişilere hak tanımıştır.
Halen 5510 sayılı Kanunun geçici 8. Maddesinde, bu tarihe kadar tescili olmayanların Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıklarının başlayacağına hükmedilmiş, ancak bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde bu sürelerin güncel prim tutarları üzerinden ödenmesi halinde bu süreler sigortalılık süreleri olarak değerlendirilmiştir. Bir başka ifadeyle hak iddia edenlere bu haklar yasal düzenlemelerle zamanında tanınmıştır.
GERİYE DÖNÜK SİGORTALILIK NASIL OLABİLİR
Yukarıda da anlatıldığı üzere zorunlu sigortalılık kapsamında olup ta vergi mükellefi olanların çoğunun Kurumca resen tescilleri yapılmıştır. Kendileri o yıllarda talepte bulunmadıkları ve Kurumca bu bilgilere o yıllarda ulaşılmadığı için tescilleri yapılmayanlar ise bugün dahi hak istemektedirler.
Bu sürelerin sigortalılık süresi olarak kazanılması ancak Kanunla olabilir. Ancak ben hakkımı ararım diyenlere de dava yoluyla haklarını aramalarının mümkün olduğunu, mahkemelerin konuyu değerlendirirken, anlattığım bu hususlara göre karar verdiklerini hatırlatmak isterim. Konuyla ilgili olarak yargı yoluna başvurulurken bu konuyu iyi bilen ve geçmiş yargı kararlarını da değerlendirebilecek bilgi ve deneyime sahip avukatlar sizlere daha doğru bilgi sunacaklardır. Aksi takdirde boşa kürek çekmiş olursunuz.
Aslında zorunlu sigortalılık nedeniyle Kurumca re’sen tescili yapılmayanların hak aramaları hukuki bir süreç olduğu kadar hak kayıplarının yaşanmaması adına da gerekliliktir.